Televizyon kaçınılmaz değişimin ilk döngüsünde ve değişim hiç olmadığı kadar hızlı ilerliyor. Bunu hızlandıran en büyük etkenler ise IP’nin devreye girip kullanıcı deneyimini tam anlamı ile zenginleştirmesi yeni tadları bir arada sunması. Salonumuzda duran kutu artık zayıfladı ve eskisi gibi sağır değil hem konuşuyor hem de yazıyor… İşte bu değişimin getirecekleri…
1) Kablo Kesme Gerçek ve OTT de Makas olacak
son iki yıldır cord cutting gerçekleşiyor. Medya dinazorları bunu kabul etmese de yakın gelecekte bu geçiş tamamen gerçekleşecek ve TV alışkanlığı yeni bir hal alacak. Pardoksal olarak, networkler kullanıcıları web servislerini kullanmak için yönlendiriyorlar bu kullanıcılar aynı zamanda gelecek OTT çözümlerinin de bir numaralı üyesi olacaklar. Bu yıldan itibaren OTT servislerindeki Pazar daha da kızışacak, kullandıkları STB’leri geliştirecekler ve bunu monetize etmek için kullanıcılara exclusive (İçerik, uygulama, iletişim gibi) deneyim sağlayacaklar.
2) Yeni Yayıncılık Catch-up olacak
Pazarda araştırma yapan bir çok uzman catch-up tv’nin TV izleme rakamlarının %15’e bile yaklaşamayacağını savunuyor. Ben bunun tüketici’nin isteği ile alakalı olduğunu düşünmüyorum (ABD’de Hulu ve Britanya’da iPlayer’a bakın) fakat bu deneyimin TV’de kullanıcıya sunulması gerekiyor. Büyük servisler EPG’lerinde ileri ve geri olarak videoları stream ederlerse on-demand ve broadcasting’in kapışmasını o zaman göreceğiz. Benim tahminim %60’a %40 Broadcasting’in on demandi haklayacağı doğrultusunda. Fakat esas kek’in kreması OTT teknolojilerinin geçerli ve hesaplı olarak scale edilebilen bir canlı yayın metodunu benimsemesiyle olacak. Bu Google’ın YouTube live TV denemeleri ve diğer medya şirketlerininde multicast servislerini OTT üzerinde yönetimsel ağ olmadan denemelerini buna kanıt olarak gösterebiliriz. Eğer bu çalışırsa gerçekten endüstri için önemli bir adım olacak.
3) Social TV IP’ye Geçiyor
Sosyal TV esasında yeni bir kavram değil, Televizyon yıllardır sosyal interaksiyon ile besleniyor. Acun Ilıcalı’nın yaptığı programları düşünün. İzleyiciler yarışmacıları oylamak için cep telefonlarını kullanarak SMS’ler yolladılar ve bir şekilde de olsa TV ile interaksiyona geçtiler. Televizyon sosyal teknolojileri birer kaldıraç olarak kullanıyor. Örneğin, Ülkemizde yeni başlayan dizilerde programlarda hashtag uygulaması ABD’de programlarında yıllardır uygulanan bir sosyal entegrasyon metodu. GetGlue, Jinni ve birçok uygulama gibi Türkiye’de de Tivilog isimli uygulama ile TV programlarına Check-in ile TV sosyal interaksiyon arasında ki bağ gelişmiş oldu. Telefonlarını kullanarak insanlar binlerce oy yolladılar ve bir şekilde interaksiyona geçtiler. Şimdiye kadar bu alanlar düşünülerek tam kapsamlı prodüksiyonlar yapılmadı ancak teknoloji, sosyal interaksiyon ve crowdsourcing’in kullanıldığı programlamalar ortaya çıkacak. VoD için çok etkili bir tavsiye mekanizması ve içerik keşfi için bu platformlardan derive edilecek çıkarımlar endüstri için büyük kazanım olacaktır.
Bu satıra kadar yazdıklarımız Sosyal TV’nin kullanıcı tarafından bakış açısı ile yazılmış satırlardı ancak Facebook, Twitter ve ve diğer sosyal platformların da birer VoD platformu olarak düşünebiliriz. Bu platformlar arasında en şanslı olarak Facebook’u görebiliriz hazır ödeme alt yapısı ile 1 milyar kullanıcısı ve yeni yapılandırdıkları facebook uygulamaları ile milyar kişinin buluştuğu platform VoD için uygun gözüküyor. Tabii 2011 yılında EG8’de Mark Zuckerberg’in açıklamalarına bakarsak o da bunu açıkça dile getiriyor.Sosyal TV fenomeni önümüzdeki yıllarda büyük bir potansiyele sahip.
4) Türkiye ve Yeni TV Ekonomisi
Ülkemizde’de yeni TV ekonomisi için gelişmeler oluyor. Bu yeniliğin başını TTNET çekerken, büyük medya kuruluşları kendi OTT platformlarını kurmaya başladı ve bir yandan da Turkcell gibi ülke’nin en büyük telekom operatörü OTT uygulamalarını piyasaya sürüyor. Yeni dönemde benim görmeyi beklediğim gelişmelerden birincisi Roku, Boxee gibi kutuların yerel üreticiler tarafından piyasaya girecek olması.
5) Yeni Hybrid IPTV/OTT
OTT geçtiğimiz yıllarda IPTV ile eş zamanlı olarak ilerleyecek gözüküyor. Fakat bu iki teknolojiden çıkacak hibrit model öldürücü bir platform olacaktır. IPTV sürekli yayın ve kaliteli on demand servisleri ile öne çıkıyor OTT ise daha niş içerik, uygulamalar, oyun ve iletişim için çok daha uygun bir platform. ABD’de Google TV ve İtalya’da Cubovision gibi IPTV servis sunucuları DVB/T OTT gibi hibrit modeller üretirken. Diğer IPTV oyuncuları da platformlarına OTT ile verilen medya içeriğini servis etmeye başladılar.
6) Google ve TV ilişkisi
Google’ın TV pazarına yaptığı hamleler hiç de azımsanacak hamleler değil, yeni sunacakları TV platformu bir yandan, öte yandan Youtube aracılığı ile Premium content arayışı ve Kansas ile başlayan ve ISP anlamında fiber altyapıya büyük yatırımlar yapan şirket üzerine bir de yeni içerik dağıtım metodlarını denemesi bu konuya artık tamamen kanalize olduğunu gösteriyor. Tüm bu atakların ardından anlaşılıyor ki Google sadece üyelik bazlı servislerin değil. Kenine ait bir televizyon ekosistemini kurmanın peşinde. Arama’da olduğu gibi bu platformda da Google yine elinde bulundurduğu o inanılmaz yönlendirme gücünü TV ekranlarına da taşımak istiyor.
7) OTT servislerinde ürün yerleştirme
OTT’nin en önemli özelliklerinden biri henüz biraz yabani de kalsa ödeme ve transaction kolaylığı sağlaması. Bu dünya’nın QVC (Quality, Value, Convenience) sağlayıcıları her zaman kendilerine yeni satış kanalları bulmuşlardır. Fakat son yıllardaki TV içeriği üretimlerinde reklamın programlar ile tam entegre olduğunu kolayca tespit edebiliriz. Özellikle ürün yerleştirme olarak göze çarpan bu model esasında film endüstrisinde uzun yıllardır para üretimi için kullanılan bir model. Bu model televizyon ekranlarında bir çok noktada regülasyona maruz kalsa da bir sonraki adımda bu modelin kesinlikle yeni TV ekonomisinde hakkı sayılır bir yer alacağını düşünüyorum.
8) TV Oyunları
Geleneksel olarak, STB’ler video ve konsollar da oyun için kullanılıyor ancak son gelen raporlara, şirket yatırımlarına ve istatistiklere bakınca bunun nasıl bir hızla değiştiğini görebiliriz. Sony PS3, Microsoft’un Xbox’u ve Nintendo’nun Wii’si catch up TV ve üyelik bazlı video servisleri sunuyorlar. Fakat bu değişimin piyasanın gözünü alması ile arada bir nokta gözden kaçabiliyor o da yeni jenerasyon STB’ların yüksek kaliteli oyunları OTT Bulutundan kullanıcıların kullanımına getireceği. Apple’in iPad’i hem kullanıcı deneyiminde hem de iş modeli olarak, ağ üzerinden oynanan oyunların ne derecede önemli olduğunu demonstre etmiş oldu. TV üreticilerinin ne gibi ilgi çekici oyunları platformlarına katmak için yarıştığını görür gibiyim, geçtiğimi yıl olduğu gibi bu yıl da Transgaming ve Gameloft’un yakın takibe alınması gerektiğini düşünüyorum.
9) Yeni Fırsatların kapısı; OTT
OTT pazarı ve teknolojisi üzerindeki değişiklikler ve yenilikler beni oldukça heyecanlandırıyor. Bu platformdaki bu imkanlar ve yenilikler bağımsız içerik sahiplerine, girişimcilere ve orta ölçekli medya şirketlerine yeni dağıtım yapma ya da dağıtım modellerini çeşitlendirme olanağı sağlıyor. Şimdilik bütünleşik devam eden bu pazarın ileride tıpkı e-ticarette olduğu uygulama geliştirme ve dağıtım maliyetlerinin belli oranda düşmesi ile küçük işletmelerin devreye girdiğinde dikeyleşeceğini düşünüyorum. Belki de her dizi ya da genre için farklı uygulama yapılacak… ya da sadece bu platformda yayınlanan içerikler üretilecek.
10) Yenilenen TV statükosu
Önümüzdeki yıl ne olur ne biter bilinmez ama şu bir gerçek ki TV statükosu yeniden tanımlanıyor. Sistemin değişimine ayak uyduran endüstrinin önde gelenleri bu evrimleşen tanımın içerisinde kazanan olarak yer alacaklar. Yeni TV tabiatı önümüzdeki 5 yıl içerisinde gerçekleşmeyebilir ancak pazara yön verenlerin bu tabiatın sunacağı fırsatları kollayıp iyi değerlendirmeleri şart. Böylesine önemli ve milyonlarca haneyi etkileyecek bir döneme şahit olmak sizce de heyecanlı değil mi?