2013 yılı özellikle online canlı yayınların ve mobil cihazlardan oluşan izlenmeler başta olmak üzere online medya tüketiminin arttığı bir yıl oldu. Şirketler arasındaki tüketici tarafında yapılan savaşlarda oturma odalarından connected tüketicilere doğru kaydı. 2014 yılının da 2013’e göre daha agresif şekilde online video tüketim alışkanlıklarını ve dağıtım metodlarını etkileyecek önemli bir yıl olacağını düşünüyorum.
Aşağıda bu değişimi etkileyecek kritik gördüğüm trendleri paylaşıyorum:
1- Online video ve Android:
Mobil pazarda mobil telefonlar ve tabletlerini %80’ini kapsayan Android, bu alanda en hızlı büyüyen platform oldu. Fakat bu veri video deneyimi tarafında Android’in kötü olduğu gerçeğini saklayamadı. Android platformunun esnek olması hem iyi hem de kötü yanı. Cihaz bolluğu içerisinden seçilecek olması ve her birisinin kendi Android OS’e sahip olması büyük sıkıntıları beraberinde getiriyor.
Android seamless ve tüm featureleri ile native video deneyimi sağlayamadığı için operatörleri 3. parti şirketler tarafından üretilmiş tescilli ya da onaylanmış fakat başarısı tartışılır video player SDK’ları kullanılması konusunda sıkıştırıyor. Pazardaki aslan payına sahip bu platform Samsung, Amazon, Intel gibi sektör liderleri tarafından adapte ediliyor ve Google’ın da desteği ile yakın zamanda iOS cihazlarda Apple’ın seamless ve yüksek kalitedeki video deneyimine erişeceğini ortaya koyabiliriz. Google ve endüstrinin düzen bozan teknokrasisi Android’in premium içerik için öncü platform olmasını ve pazardaki egemenliğini kaybetmemesi için destekliyor. Microsoft’un birleşen cihaz ve servis stratejisi de umut verici gözüksede iOS – Android savaşında 2015 yılına kadar 3. taraf olacağını söylemek güç.
2- Konsolidasyon
Yakın zamanda açıklanan satın alma dalgalarını (upLynk ve Edgecast’ın Verizon tarafından ve Aspera’nın IBM tarafından satın alınması) sadece 2014 yılında göreceğimiz satın almaların artçıları olarak görebiliriz. Online video çözüm sağlayıcıları kendi anahtar teslim çözümlerini satmak ve pazarda daha etkili olmak için tamamlayıcı şirketleri satın alıp dağıtımı tek bir şirket tarafından sağlama planındalar. Ben özellikle CDN’lerin OVP pazarındaki oyunculara odaklanacağını düşünüyorum.
– MVPDs ( Multiscreen opere eden yayıncı şirketler): İş modeli o kadar çabuk evriliyor ki dijital dağıtımların değeri artık defansif ya da rekabetten etkilenmemek için kullanılan bir araç olmaktan çıktı. Artık yeni gelirlerin üretildiği bir fırsat olarak merkeze yerleşti.
– Telco Şirketleri: 2000’li yılların başlarında triple play modeli dünyada telcoları bu alanda inovasyon ve yatırım yapmaya zorladı. Şimdilerde ise Multiscreen dağıtım stratejisi kapsamında telcoları sadece data taşıyıcısı olmaktan çıkarıp online video dağıtımlarında encoding, CDN, analitik, içerik yönetimi ve monetizasyon çözümleri gibi VAS çözümler sunmaya itiyor.
– Bulut: CISCO’nun meşhur raporundaki tahmini bulut üzerinden gelen trafiğin 2016 yılında 6 katına çıkacak ve neredeyse tüm bulut teknolojisi sağlayıcıları medya dağıtımını iş yüklerinde ilk üçte yer veriyorlar. Bu da bulut teknoloji şirketlerinin değişimde hızlanması için aksiyon almaya itecek ve bulut teknolojileri için yaratılmış entegrasyonu ve kullanımı kolay SaaS bazlı, scale olabilen, yüksek verimlilik ile çalışan kaynak yoğunluklu ve encoding ve analitik gibi complex problemleri çözebilecek yapıların sunuyor olmaları gerekecek.
– Medya Servis Sağlayıcılar: Halihazırda hizmet veren ve özellikle encoding, monetizasyon ve analitik gibi problemleri çözen servis sağlayıcıları ürünlerini ve servislerini başarısı kanıtlanmış inovatörleri, değişime ön ayak olan şirketleri bünyelerine katarak, mükemmele yakın müşteri yönetimi ile birleştirip yaşanan devrime hizmetlerini daha hızlı adapte edecekler.
3- Bulut tarafından körüklenen teknoloji değişimi:
Büyük organizasyonlar daha şimdiden şirketlerinin bazı kısımlarında bulut çözümleri kullanmaya başladılar. Fakat bu önemli inovasyon henüz bir hype döngüsünün ötesine gidemedi. Değişimi körükleyen bulut çözümleri elastik scale, hızlı geliştirme, maliyetlerde düşüş sağlarken, değişimdeki itici güç olmasına karşın uzun vadede müşteri talepleri ile artan uyum sağlamalıdır.
Şunu çok iyi anlamak gerekir ki bulut bilişimin bazı noktaları, şirketlerin sundukları servisleri önemli ölçüde güçlendirebilir ve fakat zayıflatabilir de. Bu faktörleri anlamak ise bulutun üzerinden yapılan çözümleri ve bulut için yapılmış çözümlerin arasındaki farkı tanımlayabilmektir. Bir VM üzerine kurulmuş yazılım bulut için yapılmış çözüm anlamına gelmez. Gerçek bulut bilişim kavramını entegre edebilmek için mutlaka bulut için yapılmış çözümleri kullanmak gerekir.
Bu çözümler çoklu VMler tarafından çalıştırılmak üzere tasarlanmış ve bulut imkanlarını organize etme, planlı ya da plansız kesintileri yönetme, problem çıktığında kendi kendini onarma gibi kabiliyetlerinin yanında hata toleransı ve elastikiyeti sağlarken upgradelerde de zero downtime olasılığı sunuyor. Bütün bunlar ile bare server iron yapılarını karşılaştırdığınızda nispeten daha iyi performans alabileceğinizi söyleyebiliriz.
Işte bu sebeplerden dolayı bu konuda organizasyonlarda sorumlu olan liderler bulut ortamına hakim olup dinamik olarak yazılımları tamamen bulut için yapılandırmaları gerekiyor. Bu maddenin başında bahsettiğimiz Bulut üzerinden yapılan çözümler ve Bulut için yapılan çözümler arasındaki fark da işte budur. Hedeflere ulaşırken bedeli ağır olan hataları yapmaktan kaçınmak için bilgili ve sezgisi kuvvetli liderlerin, mevcut bulut üzerinden yapılan çözüm düşüncelerini challenge etmeleri gerekecek ve organizasyonları bulut bilişime bet etmeden once bulut için yapılmış çözümleri şirketlerinden talep etmeleri gerekecek.
4- İçerik üreticileri
İçerik sahipleri, program üreticileri ve dağıtımcılar yıllardan beri, bizim analog paralarımızı dijital kuruşlara çevirmeye hiç niyetimiz yok diyorlardı. Yani özetle biz dijital mecradaki kazanç rakamları ile TV’de kazandığımız kadar para kazanamayız ve hatta prodüksiyon maliyetlerimizi çıkaramayız mesajı iletiyorlardı. Fakat Netflix ve Hulu’nun pazarda öne çıkmak için yaptırdığı orijinal programlar bu durumda değişiklik olduğunu gösterirken 2013 yılının 3. çeyreğinde öncelikler hem maliyetler anlamında hem de zaman-pazar denkleminde değişmeye başladı.
Online kullanıcıların her yıl katlanarak artıyor olması ve bu artış rakamlarında herhangi bir düşüş olmaması, mobil taraftaki büyüyen rakamların iştah kabartması, genişbant internet olanağının kullanıcıların istedikleri zamanda yanında olması ve kullanıcı davranışlarının (beklentilerinin) değişiyor olması, önemli araştırma şirketlerinden biri olan Digital TV Research’ün global online TV ve video gelirlerinin 2018 yılında $35 milyar olacağını tahminini biraz daha iyi anlatıyor.
2014 yılında online izlenme kesinlikle artış gösterecek ve bu konu üzerinde yetkin olan şirketler ile birlikte yeni oyuncuları pastadan daha fazla nasıl pay alınacağı konusunda düşünmeye sevk edecek. Şunu da belirteyim, Intel Media’nın TV işini devretmesi bir daha bu konuda atılım yapmayacağı anlamına gelmez. Hatta eski dönemde yatırım yapıp başarılı olamayan şirketleri ve yeni pazara girecek oyuncuları görebiliriz.
Bizim giderek artan teknoloji oryante geleceğe giriştiğimiz bu dönemde, mobil ve bulut arasındaki yakınsama son tüketici lehine fakat teknoloji ve iş modellerinde aksamalara yol açacak; sonuç olarak da kazanan ve kaybedenlerden oluşan tamamen yeni bir grup ortaya çıkaracak.
İlk aylarını bitirdiğimiz 2014 yılında dijital medyanın ciro anlamında hacmini hızla büyütmesi ve artık oyuncular tarafından defansif strateji değil ana stratejilerde yer alması bu landscapde derin evriminin habercisi olurken stratejik birleşmeleri ve cihaz/platform değişikliklerini tetikleyecek gibi gözüküyor.