2007’den sonra markaların yeni derdi sosyal medyada ne yapabiliriz sorusuna cevap aramak oldu. Bunun bir çok örneklerini hep beraber inceledik ve gördük. Ben hep mobil ile sosyal medyanın birleştiği noktadaki kampanyalara kendimi yakın hissettim. Bunun sebebi her ikisinin de “Bireysel-Kişisel” bir olgu olması. Mobil cihazlar insanların şu an en yakınından bile daha yakın durumdalar ve %100 kişisel bir olgu. Sosyal medyadaki oyuncuları konuşmaya gerek yok, bu kadar privacy (gizlilik) unsurunun tartışıldığı ortamda sosyal mecraların da %100 kişisel bir tavır sergilediği su götürmez bir gerçek.
Her ikisinin kullanıldığı kampanyalar bence daha organik satış projeksiyonu gerçekleştiriyorlar çünkü insanlar marka ile direkt bağ kurup onu almak istiyorlar. Anlık bir karar değil duygusal bir mekanizmayı harekete geçiren bir model haline geliyor. Bu mekanizmayı en iyi kullanan markalardan biri de şüphesiz Coca-Cola. İsrail’de kurulan Coca-Cola Village ve yine aynı bölgede yapılan Recycle kampanyası benim ilk aklıma gelenler. Ayrıca geçtiğimiz günlerde “artık sosyal medya çalışmalarımızdan ROI bekliyoruz” diyecek kadar da açık yüreklilikle bu mecralardan artık gelir üretmek istediklerini söylüyorlar.
Bu markanın benim ilgimi çeken tarafı yukarıda bahsettiğim gibi sosyal medya+ mobil denklemini uygulayarak, kullanıcı yaşamının bir kısmında da bu kampanyayı uygulayarak hedef kitlesine deneyim yaşatması… RFID kullanıyorlar ya da akıllı telefonların sunduğu imkanlar ile kullanıcıları sosyal medya platformlarında toplayıp markalarının benimsenmesini sağlıyorlar.
En son gördüğüm kampanyada ise mobil oyun platformu SCVNGR ile işbirliği yapmışlar, hedefleri Amerika’nın dört bir yanındaki gençlere ulaşabilmek. “Mutluluk Rakamlarda” sloganı ile yola çıktıkları bu kampanyada kullanıcılar cevap verdikleri ‘challenge’lara cevap vererek çeşitli ürünler kazanıyorlar. Bu uygulama lokasyon bazlı bir uygulama ve ABD’de lokasyon bazlı kampanyaların direnç noktası Facebook Places ile kırılmış oldu. Bu kırılma ile birlikte daha etkin lokasyon ya da hiper-lokasyon bazlı kampanyalar göreceğiz. Bu kampanya oyun oynama dürtüsünü sosyalleştiriyor. Gerçek yaşam ile katıştırılan bu tip kampanyalar bence markalar için çok değerli olacak: Müşterileriniz ile bambaşka bir ortamda duygusal bağ kurabilmek, markayı deneyimleyebilmek!
Kampanya nasıl çalışıyor:
iPhone ve Android uygulaması olarak bulunan SCVNGR’ı kullanıcıların indirmesi gerekiyor.
Uygulamayı indirdikten sonra gençler Coca-Cola işbirliği ile lunapark, restoran, alışveriş merkezi ya da sinema gibi mekanlarda yürütülen yarışmalara katılabiliyorlar ve sosyal medyada bu yarışmaları paylaşıyorlar.
Simon Malls dtour’un yürütüldüğü 14 mekan ya da livenation’un 31 tane gizli sound check mekanında yarışıp puan kazanıyorlar.
Örneğin; dtour sahnesi arkanda kalacak şekilde tüm arkadaşların ile en baba rock pozunu ver… +3 puan
Total toplanan puanlar karşılığında Coca-Cola’dan sürpriz hediyeler var…
2007 yılında ABD’de okurken ufacık çocukların otobüste annelerine bana sidekick al diye yalvardığını hatırlıyorum… İşte o büyüyen çocukların bu tip kampanyalara reaksiyonu markalar için daha efektif bir kampanya başarısı oluşturuyor. Alim olmaya gerek yok, son jenerasyon büyüdükçe mobil kampanyaların önemi felaket olacak…